Biz küçükken yılbaşı öncesi babam hep canlı ağaç alırdı bize. İçimizde ağaç sevgisini o yaşlardan yeşertmek için. Yeni yıla girdikten sonra birlikte bahçeye dikerdik. O ağaçlar bizim ağaçlarımız olurdu, kardeşimle her sene büyümelerini heyecanla izlerdik. Bu sebepten yeşili sever olduk, kimi insan deniz olmadan yaşayamaz biz bir eblek bahçe olsun, önünde yeşili olsun yeter dedik.
Sonra bir gün bir yazı okudum ve çok şaşırdım. Bu yazı ağaç süsleme geleneğinin kökeninin Türk’lere dayandığını anlatıyordu. Tarih boyunca her din dönemin kültüründen bir şekilde etkilenmiştir, özellikle sonradan eklemeler yapıldığı bilinen hristiyanlıkta İsa’nın doğum 22 Aralık olmamakla birlikte inananları kendileri bu tarihi seçmişler. Eski zamanlarda, Türkler günlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta şükür için ağaçları süsler altına Tanrı’ya hediye bırakırlarmış. Hristiyanlar kalıplaşmış bu inancı direk alarak sahiplenmişler oysa ki bu inanç Avrupa’ya yayılmış olsa da kökeni Türk’lere dayanmaktaymış. Hatta ağacın çam olmasının sebebi Türkistan’da özellikle meşhur olan akçam ağacının süslenmesiymiş.
Sonra bir gün bir yazı okudum ve çok şaşırdım. Bu yazı ağaç süsleme geleneğinin kökeninin Türk’lere dayandığını anlatıyordu. Tarih boyunca her din dönemin kültüründen bir şekilde etkilenmiştir, özellikle sonradan eklemeler yapıldığı bilinen hristiyanlıkta İsa’nın doğum 22 Aralık olmamakla birlikte inananları kendileri bu tarihi seçmişler. Eski zamanlarda, Türkler günlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta şükür için ağaçları süsler altına Tanrı’ya hediye bırakırlarmış. Hristiyanlar kalıplaşmış bu inancı direk alarak sahiplenmişler oysa ki bu inanç Avrupa’ya yayılmış olsa da kökeni Türk’lere dayanmaktaymış. Hatta ağacın çam olmasının sebebi Türkistan’da özellikle meşhur olan akçam ağacının süslenmesiymiş.
Gelin hikayenin kalanını ünlü tarihçi Dr. Muazzez İlmiye Çığ’dan dinleyelim;
"Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu hayat ağacı. Sümerlerde de var. Bir ucunda göktanrısı duruyor. Türklerde güneş kutsal ama tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık'ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlayacak. Günler uzamaya başlayacak. Türklerin göktanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor. Bunu "Yeniden doğuş bayramı" Türkler kutluyorlarmış. Türkistan'da bir ağaç varmış, akçam, ve bu akçam başka yerde yetişmiyormuş. Akçam getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene Tanrı onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı'ya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için Tanrı'dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdela koyuyorlar. O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor. Bu adet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçti. Konunun Noel'le alakası yok. İznik Konsili'nde pagan adeti görülen bu adeti İsa'nın doğuşu olarak kabul edelim diyorlar ve bu adet Hristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süsleme pek yok, 16. yy'da Almanya'da başlıyor, daha sonra Fransa'ya geçiyor ve dünyaya yayılıyor."
Dahası Noel Baba’nın da nereden geldiğini merak ediyorsanız Türk’lerin kutladığı “Çam Bayram”ını okuyunca çok şaşıracaksınız. Bilinmeyen Gerçek Türk Tarihi adlı blogda okuduğum yazıyız bire bir aktarıyorum ;
“Altay’daki çamlar, her zaman, şaşılacak kadar güzeldiler. Oklar gibi düzgün. Çam, eskiden Türklerde mukaddes ağaç sayılırdı. Onu eve “alırlardı”. Onun şerefine, daha üç-dört bin yıl önce, insanların putlara tapındıkları zamanlarda, bayramlar düzenlediler. Bayram, ilkin Dünyâ’nın merkezinde, tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayan Yer-su’ya adanırdı.
Yer-su’nun yanında, gür beyaz sakallı bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu. İnsanlar, onu dâimâ, zengin kırmızı kaftan içinde gördüler. Ülgen, aydınlık ruhların reisi idi. O, altın kapıları olan altın yer-altı sarayında, altın bir taht üzerinde oturmaktaydı. Güneş ve ay, ona itaat ederlerdi.
Çam bayramı, kışın en soğuk zamanında, karakışta, 25 Aralık’ta yapılırdı. O zaman, gün geceye gâlip gelirdi. Ve güneş, toprak üzerinde biraz daha uzun süre kalırdı. İnsanlar, Ülgen’e duâ ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi. Duâların işitilmesi için Ülgen’in sevgili ağacı olan çam süslerlerdi. Onu eve getirirler, dallarına parlak kurdelalar bağlarlar, yanına hediyeler yığarlardı.
Bütün gece, güneşin karanlığa gâlibiyeti hâdisesi dolayısıyla eğlenirlerdi. Bütün gece “Koraçun, Koraçun” diye bağırırlardı. Böylece bayramı “Koraçun” diye adlandırdılar; bu söz, eski Türklerin dilinde, “azalsın” mânâsına geliyordu...
Yâni, gece azalsın, gündüz artsın.
Çamın etrâfında sabaha kadar “inderbay” adı verilen bir halka (dâirevî) oyunu oynarlardı: insanlar, güneşi sembolize eden dâireye katılırlardı. Böylece, semâvî ışık vereni (güneşi) geri dönmeye çağırırlardı. Herkes, en mahrem dileğin, esrârengiz bu gecede, değişmeden gerçekleşeceğine inanırdı.
Gerçekten de, Ülgen, bir kere olsun red cevâbı vermedi, hayatta bir kere olsun mahcup etmedi: Bayramdan sonra gece dâimâ kısaldı; kızıl güneş ise, hep, gökyüzünde daha uzun, daha uzun süre kaldı.
Çam, “Ülgen’in ağacı” diye adlandırıldı. O, tanrıların ve ruhların yer-altı dünyâsı ile insanların dünyâsını birbirine bağlardı. Çam, ok gibi, yukarıya, gökyüzüne çıkan yolu gösteriyordu... Rusça’daki “daroga”(yol), “put’ (yol) mânâsına gelen Türkçe “yol” kelimesi buradan (çamın adından= yol’-yolka) geliyor. İşte ağacın adının geldiği yer!
Bunca yüzyıl geçti, ama eski bir bayram unutulmadı. Yeni yıl ağacı (çam) bayramı, bugün herkesin mâlumu! Ülgen, gerçekten, yeni bir ad –Ayaz Ata– aldı; fakat onun bayramdaki rolü ve kıyâfeti aynen kaldı. Eskiden olduğu gibi, çamların çevresinde halka oyunu oynuyorlar. Kimse, konunun farkında değil...
Bu arada, kaftan, şapka, kuşak, deri çizme yâni Ayaz Ata’nın kıyâfeti de eski Türklerin gardırobundan. Onlar, tıpatıp böyle bir kıyâfet içinde dolaşıyorlardı. Arkeologlar, bunun doğruluğunu mükemmel bir şekilde ispat ettiler.
Ülgen, efsânelerin söyledikleri gibi, bâzan kılık değiştirirdi. O zaman Erlik adını alırdı. Bununla birlikte, Erlik’in Ülgen’in kardeşi olması mümkündür... Şimdi gerçeklerin iç yüzünü öğrenmek güç; bunca yüz yıl geçti. Gâlibâ, bu o kadar da mühim değil.
Çok daha mühim başka bir şey var... Eski Türklerde Ülgen ve Erlik, iyiliği ve kötülüğü, ışığı ve karanlığı temsil ediyorlardı. Onun için, 25 Aralık’ta, bütün insanlar, hattâ en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktaydılar. Bu târihte, Erlik, kötülük sembolüdür. O, bu gün torba içinde hediyeler getirirdi. Çocuklar da onu ararlardı. Onlar, şarkılarla dolaşırlar, tekerlemeler söylerlerdi. (Türkçe “kolyad” sözü, kelimesi kelimesine şöyle çevriliyor: “mutluluk, saadet dileme”.)”
Siz de benim kadar şaşırmadınız mı? :) Ben ağaç süsleme geleneğinin Türk’lerden geldiğini çok uzun zaman önce okumuştum ve bu bilgiyi paylaşmak üzere internette yaptığım araştırmada karşılaştığım bu yazı çok daha ilginç gerçekleri öğrenmemi sağladı. İyi ki arkeologların gün yüzüne çıkardığı yazıtlar var. Sadece ağaç süslemek değil, altına hediye koymak ve Noel Baba da bize aitmiş... Ne diyorsunuz, Avrupa’lıların bu adeti aslında bizden almış olması gerçeği hayret verici değil mi? Yoksa bizim adetlerimize sahip çıkamayıp da, alıp adapte edenlerin sahip çıkarak bugünlere getirmiş olmasına biraz da trajik diyebilir miyiz?
Bir gelenek insanı mutlu ediyorsa nerden geldiğinin ne önemi var ki zaten:)))
YanıtlaSilSırf bize ait değil diye yılbaşı konseptine karşı durmak anlayabildiğim bir durum değildir. Hadi ağaç sevmezsin, ışık sevmezsin, yeşil, kırmızı sevmezsin onu da anlamam ama daha mantıklı bulurum en azından:)
Yine de bu yazı belki sırf bize ait bir gelenek olmadığı için uzak duranları yılbaşı ruhuna yakınlaştırır.
Çünkü yılbaşı yılın en şahane zamanıdır:)))
Tralalalalaaaa!!!
Giz'cim gerçekten çok şaşırdım. Paylaştığın için teşekkürler. Bu konuda cahilce konuşan insanlara verecek cevabım var artık:))
YanıtlaSilSevgiler.
canım gercekten cok sasırdım :) agzım acık okudum noel babaya daha cok sasırdım süper bizim adetlerimiz olmasına cok cok sevindim cünkü ne kadar uygulasakta baskasının adeti oldugu için garibime gitmiyor degildi ama simdi daha bi içim rahat etti :) bilgiler için cok tesekkürler giziimmm ♥
YanıtlaSilçok ilginç bilgiler gerçekten..sahip çıkamadığımız pekçok güzellikten biri de buymuş demek ki..üstelik son zamanlarda farklı anlamlar yüklemeye çalışmaları ve yeni yıl kutlamalarını engellemeye kalkmaları daha da üzücü..Ben Yeni Yıl ile ilgili tüm ritüelleri çok seviyorum,çam ağaçları, süslemeler,hediyeler içimi mutlulukla dolduruyor.Yeni Yıl'a nasıl girersen bütün yılın öyle geçeceğine de inanıyorum hala :) Şimdiden mutlu yıllar herkese
YanıtlaSilwww.trendyandfriendly.blogspot.com
Bu bilgiyi 5 sene önce okumuştum..Araştırdığında neler buluyor insan..:)
YanıtlaSilher yeni yıl gelişinde ortaya çıkan "ağaç süslemek bizim geleneğimizde yok" tartışmalarına ne kadar güzel bi cevap bu bilgiler gizcim...
YanıtlaSilpaylaştığın için çok teşekkür ederim. bir şeyi daha öğrenmiş olmanın mutluluğu var sayende :)
Gizem'cim yazin kahveme oyle guzel eslik etti ki! Bir cirpida okudum, hayretler icinde. Ulgen baba hakkindaki tespitler cok cok iyi. Cidden kiyafetleri o donem Turk insaninin kiyafetleri gibi. Ayrica gocmen Turkler icin agac, gece-gunduz gibi doga ogelerinin bulunmasi, bunlarla ilgili gosterilerin olmasi kacinilmaz!
YanıtlaSilCok ama cok hosuma giden bu bilgiyi, tanidiklarimla paylasmak icin can atiyorum.
Bilgi kupu Giz'cim, cok tesekkurler sana, opuyorum;*
bende lise yıllarımda edebiyat hocamdan öğrenmiştim ağaç süsleme geleneğinin Türklerden geldiğini.İlk duyduğumda şaşırmıştım bende :))
YanıtlaSilyeni yıl gelmeden evde neşesi ve coşkusunu bir nebze yaşatan çam ağaçlarını çok seviyorum,yarın bende kurucam ağacımı,bu gün temizlik günü :))
Gizemm;Vay be diyerek bir çırpıda okudum yazını.Hala vay be diyorum ve oley de diyorum illa ki hristiyan adeti diye tutturanlara verecek bir cevabım olacak :)♥
YanıtlaSilGizemcim çok ilginç gerçekten :)Teşekkürler böyle güzel bilgileri bizlere sunduğun için :)Yüzün kadar kalbin de güzel senin .Babacığın da ne kadar güzel bir şey yapıyormuş öyle.Doğa ve hayvan sevgisi olan her insanı severim ben.Bir kere içinde merhamet olur :)Öpüyorum bitanem :)
YanıtlaSilben de bilmiyordum merakla okudum tüm yazıyı hatta çok da mutlu oldum =)
YanıtlaSilbu bizim adetimiz olmasına rağmen "avrupanın adeti bu" diyerek ağaç süslemeyi saçma bulanlar da yine bizim insanlarımız =(
bu güzel bilgilendirme için teşekürler kuşum. benim takıldığım kısım neden insanlar sadece yılbaşı öncesi evini ve etrafını güzelleştirir, hergün böyle olsa ya, hergün yeşil kırmızı ve beyaza doysak ya..
YanıtlaSilbigün olur da cocugum isterse anca ozaman süslerim çam ağacı, ozamana kadar sadece yapanları seyredicem :D böylesi daha güzel ve zahmetsiz *.*
cok enteresanmis gercekten, daha önce hic duymamistim. Gun gectikce ögreniyorum ki aslinda var olan her seyin kökeninde bir Türk'lük var :) tabi bunu baskalari kabul etmiyor ama bu bir gercek. gecenlerde isvec'li bir ahbabim vikinglerin kökeninde Türkler oldugunu söyledi. ne kadari gercek bilmiyorum ama bildigim tek bir sey var o da en genis kulture ve köklu soya sahip irk oldugumuz.
YanıtlaSilsevgili Giz,
YanıtlaSililk defa duyuyorum..
teşekkürler bilgi için;)
Bu kadar kapsamlı olmasa da bende bı kaç yıldır duydum bunun gibi seyler hatta dün yigenim yeni evine cam ağacı alacakmisin dedi bende hayır diye cevap verince ama neden bunları çıkartan türklermis demi :))
YanıtlaSilAma bu bilgileri sevgili Avrupa halkının kabul edeceğini düşünmüyorum :))
Bilgi icin teşekkürler canım gercekten güzel bir paylaşım olmuş ..
Gizem'cim harikasın :):) Lisans'ta Mitoloji dersi almış bir Türkolog olarak yazının hepsine katılıyorum.Hatta ben alan araştırmalarımda daha da ileri gidip Kızılderililerin Türk Kökeni taşıdını savunan gruplarda yer aldım.Bu arada yaşasın Güneş Dil Teorisi diyorum.Fakat bizler malesef ki her şeyi siyasileştirebildiğimiz gibi Türk'e ait ne varsa,hepsini birtakım siyasi emellere alet ederek tüm çalışanları,bu işe gönül vermiş genç beyinleri küstürdük.Gönül isterdi ki ben bir Edebiyat Öğretmeni olmak zorunda kalmayayım.Bucak bucak gezerek Türk'lüğü araştırayım.Ama yazık ki ülkemizde bilim denilince Türklük Bilimi son sıralarda yer alıyor.Çok yönlü bir problem yani.Neyse nasıl çözülür bu iş bilmiyorum ama bu yazı beni üniversite yıllarıma götürdü.Bu konuyla ilgendiğine göre okurken zevk duyacağın birkaç kaynak önermek istiyorum canım:1.Prof.Dr. Bahaddin Ögel-Türk Mitolojisi (2 cilt halindedir.)
YanıtlaSil2.Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu-Türk Milli Kültürü
3.Prof.Dr. Fuzuli Bayat-Türk Şaman Metinleri.
3.kitapta Yüzüklerin Efendisine taş çıkartacak korkunçlukta sahneler okuyabilirsin canım.Özellikle fantastik film endüstrisinin Çin kaynaklı Eski Türk metinlerinden yararlandığını düşünecek olursak ne zengin bir geçmişimiz olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Mesela bana göre Twilight'daki Kurt Adam motifi Türk Mitolojisindeki Bozkurt anlayışından,Vampir motifi de Doğu Avrupa mitolojisinden esinlenerek yaratılmıştır.Türklerde Ağaç Kültüne küçük bir ek vererek yorumumu sonlandıracağım canımmm çok yazdım sanırım,evet ağaç son derece önemlidir.Örnek olarak "kaynana" sözcüğünü vermek istiyorum.Kayın ağacı Türk insanının anlayışında sırtını yasladığı,hayatına dayanak yaptığı sağlam gövdeli,sert bir ağaç türüdür.Büyüklerimiz bizim aile yapımızda her zaman saygı duyulan,sırtımızı yasladığımız,tecrübelerine kulak verdiğimiz insanlar oldukları için eşlerimizin anne ve babalarına "kayın ata" ve "kayın ana" adını vermişiz.Bu sözcüklerde gün geçtikçe kaynana,kayınbaba şeklini almış.Yani onlar birer kayın ağacı gibi sağlam,güvenilir ve saygı duyulan insanlar :):):)
Çam ağacımızı da süsledik bu arada:):)
www.ayseguldonmez.blogspot.com
www.gozdeayse.blogspot.com
www.bloglovin.com/blog/1936765/ayseguls-daily-fashion-tips
çok güzel bir hikaye, tam da dün yılbaşı ağacımızı süslemişken üstüne geldi daha bir yerinde oldu :))
YanıtlaSilCanımm Gizemcim ne tatlısın sen??
YanıtlaSilHarika bir paylaşım olmuş inan ilk defa duyuyorum şaşırdım teşekkür ederim.
Umarım yeni yıl hepimize uğurlu gelir.
giz bilgilendirme için tesekkur ederım boyle bır sey duymustum ama gerek yogunluktan gerekse benım ıcın yılbası kutlamak bana gore ecnebı ıslerı olmadıgından hep benımsemısımdır :) ama ama cok saol ben diyorum bu bloglar olmasa neler yapardık dıye
YanıtlaSilben de cok sasirdim yazilar cok ilgincti.. hosuma da gitti...
YanıtlaSilben almanya da yasiyorum kücükken bizde özenmistik merak etmistik kardesimle evde cam agci süslemek altina hediyeler koymak nasil bir duygu diye.. iyi ki annem ve babam bize o heyecani yasatmislar.. cok zevkli ve cok hosumuza gitmisti.. fakat o ilk ve son cam agcimiz oldu.. bidaha alma geregini duymadik.. heves iste alinca geciyo =)
Bu posta bayıldım.Herkes duysun,bilsin ki Yılbaşı kutlamalarına ne gerek var diyenlere cevap olsun..Evde arkadaşlar ,eş dostla yada akrabalarla kutlanan o güzel yılbaşı akşamları herkesi mutlu etmez mi?Zevkle yapılan hazırlıklar herkese özenti gibi gelir ama mutlu olmak ,yeni yılın gelişini kutlamak içindir bütün emekler..Bilgilendirme için teşekkürler:)
YanıtlaSilaa ilk defa duydum genelde şimdi oturduğum kesimde yaşayanlar bugünü kutlayanlara laf edip farklı bir yaklaşımda bulunuyorlar bakalım bu yazılanları onlara dediğimde cevapları ne olacak..
YanıtlaSil31 Aralık'ı kutlamak zaten manasız gelirdi, bunu okuyunca daha da bir pekişti... 25 Aralık'ı daha çok sevdim ben, bu sene dilek dilemeyi ihmal etmeyeceğim;)
YanıtlaSilBen de dün süsledim ağacımı,ışıklarını yaktım...
YanıtlaSilHerşey bir niyetle yapılır önemli olan da iyi niyettir bence Giz'cim;)
Güzel bir post olmuş,güzel de bir yıl olsun...
gizcim, ben de biliyordum bu adetin türklerden olduğunu ama yazını yeniden keyifle okudum. yeniyıl süslerin çok güzel .yeniyıl mutfağındanda bir post bekliyorum :))
YanıtlaSilgiz'im çok sevindim ve çok şaşırdım,böyle güzel ve insanın içini ısıtan bir geleneğin bize ait olması çok güzel ! sanırım ilk işim bu bilgiyi yakınlarımla paylaşmak olucak çünkü bilinmesi gereken bir durum.özelliklede her yeni yıl dönemlerinde ağaç süsleme,noel baba vb. hoşluklara ön yargıyla yaklaşanlarada güzel bir cevap olmuş diye düşünüyorum.:)son olarak giz'im gizli terassız bana göre blog dünyasının bir anlamı yok bilmelisin,uzun bir aradan sonra tekrar güzel postlarınla burada olmana çok sevindim.:) seni çok öpüyorum,sevgiyle kal canım...
YanıtlaSilGizcim ne kadar guzel bir yazi olmus ben hic bilmiyordum agac susleme geleneginin Turklerde varoldugunu. Merakla ve ilgiyle okudum iyi ki yazmisin canim ;)
YanıtlaSilaaaaaaaaaaaaaaa sıtenı yenı gordummmm ve cok sevındımmmm :))) yuppiiii :)) sveerek takıp edıyorum sızı gozum gonlum acılıyor:)))
YanıtlaSilAğaç süslemesi hem çok keyifli bir şey hem de bakarken insan o güzellliğe doyamıyor.Yani din,gelenek,görenek farklı olsa ne fark eder ki?Her şeyden önce insan kendini mutlu eden şeyleri mutlaka yapmalı.Ağaçlarda ki ışıklar gibi aydınlık ve ışıltılı bir sene olur inşallah;)
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş :) ilk fotodaki ağaç senin mi, o da harika ve de duvar kağıdı :)
YanıtlaSilhttp://rainbowgatherer.blogspot.com
bak bende cok sasirdim simdi, cok iyi oldu yazdigin, biz kücük´ken akrabalar hic cam agaci süsletmezdi biz müslümaniz diye, simdi onlara bu hikayeyi anlatirim ; ) sagol tatlim : )
YanıtlaSilçoooookkk şaşırdım hayret ede ede okudum.bende her sene yılbaşı ağacımı süslerim onun ışıkları yandı mı benden mutlusu yok=))bu yazıyı paylaştığın için de çok teşekkürler herhangi bi aman ne kutluyosunuz bunu diyen biri çıkarsa bunu okutup onu bilgilendireceğimden emin olabilrsin=)) sevgiler..
YanıtlaSilçok öpüyorumm..
Ağaç süslemenin Türk kökenli olduğunu daha önce duymuştum.Fakat içeriğinin bu kadar geniş old. bilmiyordum kuzu.Çok güzel bir bilgi:))Paylaşım için Koceman Teşekkür ederim(:
YanıtlaSilİyi seneler.... :)
YanıtlaSil