Balayı Hikayesi Vol. 1 :) - Soğukçeşme Sokağı & Santorini
Sizlerle de paylaştığım üzere benim için rüya gibi geçen düğünümden sonrasını da sizlere itina ile anlatmak istiyorum :) Saatler 00.00’ı geçtikten sonra müzik sustu ve davetlilerin gitmesi 01.00’i buldu. Sonrasında biz de yeni evliler olarak Sultanahmet’in yolunu tuttuk. Genel olarak çok sevdiğimiz ve sürekli gittiğimiz, tarihi dokusu oldukça etkileyici olan mekanın bizim için ayrı bir anlamı da vardı. Dehan ile ilk buluşmamızda beni Soğukçeşme Sokağı’nda bulunan Cafe Turing’e götürmüştü. İlişkimizin başladığı yer orası olduğundan, bizim için evliliğimizin ilk gecesi için kalınacak çok anlamlı bir yerdi. Topkapı Sarayı dış surlarının Gülhane Parkı'na komşu girişinde solda yer alan bu tarihi sokak, dönemin atmosferini koruyan cumbalı evleri ile butik otel olarak hizmet vermekte. Biz 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün doğduğu ev olan yeşil konakta kaldık. Tahta perdeli camımızdan çektiğim Ayasofya manzarası gece ışıklandırılmış olarak görülmeye değerdi.
Odalar dönemin mimarisine uygun olarak antika eşyalarla döşenmişti.
Suit odamızın diğer yatağı…
Eski bir konakta kalmanın mutluluğunu duyumsayarak ertesi sabaha gözlerimizi açtık. Otel'den ayrılırken alt katta bulunana ortak salonu da fotoğraflamayı ihmal etmedim :)
Bundan 100 sene kadar önce birkaç aileye ev sahipliği yapan bu konağın salonunda insanların akşam toplanarak vakit geçirdiklerini düşünmek insanın içini bir hoş yapıyor. Yaşanmışlığa sahip yerler bana her zaman daha çok şey ifade etmiştir, dönüp baktığımda çok güzel hatırlayacağım bir hatıra olacak bu konaklama için iyi ki kendine has bir ruhu olan Soğukçeşme Sokağı'nı tercih etmişiz.
Konağın ve sokağın dışarıdan görünüşü...
İlk buluşmamıza ev sahipliği yapan cafe Turing'i ziyaret etmemek olmazdı..
Kahvaltı için İstanbul’un bizce en güzel yerlerinden biri olan Arkeoloji Müzesi’nin bahçesine doğru yollandık.
Görmeyeli tarihi eserlerden birkaçını daha bahçeye taşımışlar.
Oradaki leziz soğuk sandviçlerden alarak bahçede uzun uzun keyif yaptık. Sonrasında balayı eksiklerini tamamlamak için Akmerkez’e gittik ve akşamına bavul yaptık. Ben her güne 1 kıyafet alacak şekilde çok büyük olmayan bir bavul bir de el çantası yaptım. Aktarmalı olarak uçacağımızdan bavul sayımızı minimuma indirdik. Sabah 06.00’da uyanarak havaalanına gittik ve 50 dakika süren uçuşumuz sonrası Atina havalanında biraz vakit geçirdik.
Beklerken ben yine bir Accessorize buldum ve evde unuttuğum hasır şapkamın yerine şapka baktım. Sonrasında orada bulunan cafelerden birisine oturduk.
Ben leziz mozarellalı sandviçimi yerken Dehan da uçuş öncesi hafif bir şeyler içti. Atina’dan 25 dakikalık bir uçuş ile Santorini’ye vardık.
Soğuk şampanya ile karşılandığımız otelin manzarasına hayran olduk ve Cosmopolitan Suites adlı otelden oldukça memnun kaldık. Odamızdan birkaç kare...
Small Luxury Hotels zincirine dahil olan bu butik otelin hizmet kalitesi çok yüksek. Resepsiyon çok ilgili, girişte size kaybolursanız yardımcı olmak üzere bir cep telefonu bile veriyorlar. Otel’in getir götür ve mutfak işleri ile ilgilenen Gregor’un elinden her şey geliyor. Sabahları zengin kahvaltıda yaptığı omletler ve havuz başında güneşlenirken servis ettiği kokteyller çok başarılıydı.
Şimdilik neler yiyip içtiğimiz kısmına girmiyorum, restaurant’ları bir sonraki postumda anlatacağım. Santorini’nin güzel manzarasın kalbinde yer alan otelin manzarası ile baş başa bırakıyorum sizi :) Sevgiler…