Günlük Hayatta Kullandığımız Markalar Bizi Ne Kadar Seviyorlar?
Evet, birkaç gündür aklıma takılan soru bu. Günlük hayatta kullandığımız markalar bizi ne kadar seviyor? Diğer bir deyişle onlar için önemli olduğumuzu hissettirmek için neler yapacak kadar değer veriyorlar bizlere? Hepimiz artık bir “marka” çağında yaşadığımızı çok iyi biliyoruz. Eskiden durumun abartısını betimlemek için tuvaletlerden bile marka reklamları çıkacak denilirdi. Şimdi bu, gerçekten oluyor. Kanyon’un sinemasında tuvalete gittiğinizde, tuvaletin arka kapısında y marka ile burun buruna geliyor, x marka sıvı sabunu ile ellerinizi yıkarken z markanın aynayı tamamen çerçevelediğini görüyorsunuz. Televizyon, billboardlar, market içi aktiviteler ve otobüs, durak vs giydirme gibi pazarlama aktiviteleri artık demode sayılır. Trafikte tıkanmış dahi olsanız yanınızdaki billboard ancak 3D ise ışıklı, canlı renklere sahip ise ilginizi çekiyor. Adım başı megalight’lardaki dev görseller ise bir aşinalık verecek kadar bile ilginizi çekmiyor. Bu aktivitelerin çoğu “mass” olarak yani toplu bir şekilde hedef kitlelere (belli bir noktaya kadar) hitap ediyorlar. Ancak markalar kendilerine sadık kalmasını istediği “özel” müşterilerine yönelik yeni uygulamaları peşindeler. Bu sene bunlardan bir tanesine şahit olduğum için paylaşma gereği duydum.
Artık hepimiz doğum günümüzde onlarca markanın aynı anda sms atmasına alıştık ve bu bize hiçbir şey ifade etmiyor. Peki bir marka sizin için üretilip adınıza ayırtılmış bir pastanın sizi beklediğine dair mesaj atsa nasıl hissedersiniz? Değer görmüş (cared) ve hatta şımartılmış (pampered) hissetmez misiniz? İşte bizim de bu sene tam olarak hissettiğimiz duygu buydu. Elektronik, basma kalıp sms’lerden sonra Divan pastanesinde eşimin adına ayırtılmış bir pasta olduğunu öğrenince şaşkınlıkla karışık bir mutluluk yayıldı yüzümüze. Pastamız yok muydu, vardı (bkz bir önceki post :p) ancak birisinin sizin için çok özel olan bu günde sizi düşündürttüğünü hissetmesi bambaşka bir keyif verdi. Tcell, platinium üyeleri için bu uygulamayı başlatmış.
Pastanede aynı şekilde gülümseyerek adına ayırtılmış pastayı alan bir müşteriyle daha karşılaştık. Çok başarılı bulduğum bu uygulama insanlarda gülme gazı almış etkisi yaratıyor, bizzat tanıklık ve tecrübe ettim. Aradan 1 gün geçti bu sefer başka bir mesaj daha geldi. Bu sefer Burberry adımıza bir pasta ayırmıştı. Zaten 2. Kere arkadaşlarımızla kutlayacaktık ve bu da başka bir hoş tesadüf oldu. Pastamızı bu sefer biraz da merakla almaya gittik. Acaba aynı pasta farklı bir kutuda mı verilecekti yoksa tasarımı da farklı mı olacaktı?
Daha büyük ve bambaşka bir pastayı adımıza ayırtılmış bulduk. Bu arada dipnot bu pastalar normalde pastane içinde satılmıyor, özel üretilmiş satıcı arka bölmeden getiriyor. Burberry de kendi marka imajına uyacak yalın ama etkileyici bir pasta yaptırmıştı müşterileri için. O akşam kutlayacağımız arkadaşımıza da Tcell pasta vermiş o da pastası ile gelince ben de fotoğraflama gereği duydum. Kutlama sırasında da bu uygulamanın gerçekten tüketiciler için gönül fethedici ve sadakati arttırıcı olması hakkında konuştuk. Kulağa saçma gelebilir ama değiştirmeyi düşündüğüm Tcell pakedimi değiştirip değiştirmemeyi bir kere daha düşündüm (hala elim gitmedi değiştirmeye). MBA’da marketing dersinde gördüğümüz “reciprocity” yani “karşılıklılık” ilkesi gereği birisinin size karşılıksız iyilik yaparak psikolojinizde borçlu olma hissi uyandırması böyle bir şeymiş demek ki.
Biri fıstıklı diğeri çikolatalı pastalarımız midemizde, bu iki markanın bizim için yaptığı jest zihnimizde günü geride bıraktık. Eminim Divan’a gidip pastasını alan her müşteri (başka markalar da Divan ile bunun işbirliğini yapmıştır diye düşünüyorum) o markaya karşı çok daha fazla sempati duyuyordur. Henüz bu uygulama yaygın değil ve ilk kez yapanlar rakiplerine göre 1-0 önde. Lüks bir çanta alacak olsam şu anda ilk Burberry’ye bakarım, çünkü bir yerde “gönül borcu” duyuyorum, zaten harcayacak bütçem varsa neden hatırlı olandan başlamayayım? Pazardaki rekabette Alice Harikalar Diyarı’ndaki “kırmızı kraliçe etkisi”nde olduğu gibi en hızlı koşan değil, farklı şekillerde daha önce denenmemiş yolları deneyen kişi yarışı en önde götürecektir. Şu anda benim için bu markalar diğerlerine göre daha önde konumlanmış durumda ve daha çok sadakatime sahipler. Peki ya siz günlük hayatta kullandığınız markalar doğum gününüzde adınıza pasta yaptırsalar nasıl hissederdiniz?