2011’in son postuna baktım geçen
gün. 2012 için dileklerim arasında 3 yeni yer daha görmek istediğimi yazmışım.
Bunu yazarken en ufak bir seyahat planımız dahi yoktu. Ama ne mutlu ki farklı birçok şehri gezdik. Bunlardan bazılarını planladık bazıları son anda
gerçekleşti, ama her biri apayrı bir keyif oldu bizim için. Şimdi 2013’ü
karşılamaya hazırlanırken evrene bir teşekkür olarak yılın son postunu son
gezimize ayırmaya karar verdim. Dolu dolu bir hafta sonu geçirdiğimiz bu şehri
çok sevdik. Kışın başında gitmemize rağmen taze bir sonbahar havası vardı, Güneş de
2 gün boyunca gülümsedi bize :)
Milano’ya gitmeden önce bu şehre
dair en ufak bir fikrim yoktu. En çok nesini sevdin Milano’nun derseniz, tüm
şehri sarı, turuncu, kırmızı yamalı bir battaniye gibi kaplayan sonbahar
yapraklarını sevdim. Bir metropol olmasına rağmen sakin havasını, insanların
hiçbir yerde görmediğim kadar şık ve özenli oluşlarını, cam tavanı ile Galleria Vittorio Emanuele II'yi, yemeye doyamadığım İtalyan yemeklerini
sevdim :)
Pazar akşamı dönmek üzere bir Cuma
gecesi kanat çırptığımız bu şehri dolu dolu yaşamak için merkeze yakın bir
yerde kalalım dedik. Otelimizin lokasyonu umduğumuzdan da güzel bir yerdeydi.
Galeria Vittorio Emanuele II’ye yaklaşık 15 adım uzaklıkta modern ancak dekoru
tarihi bir dokuya sahip Hotel De La Ville’den çok memnun kaldık. Gece 1’de
vardığımızda Galleria’ya doğru götürdü adımlarımız bizi. Tek bir insan yoktu,
ışıkların pırıl aydınlığında cam tavandan gözlerimizi alamayarak Duomo’ya kadar
yürüdük.
Ertesi sabah pırıl pırıl bir Milano
sabahına açtık gözlerimizi. Galleria’yı bir de gündüz gözü görelim dedik. Hemingway’in
izinden Biffi’s’e vardık. Galleria’da Savini, La Locanda del Catto Rosso, Biffi’s
gibi lüks, hizmet kalitesi yüksek restoranlar yer alıyor.
La Locanda del Catto Rosso'nun camındaki siyah kedi önünden her
geçişimizde göz kırptı bize :) bu sefer oturamadık ama en az bizim kadar
kedi seven arkadaşlarımızla gelince oturmak üzere zihnimizin bir
köşesine yazdık.
Galleria’nın iç yapıları, cam
tavanı ve yer döşemeleri muazzam güzellikte bir mimari sunuyor ziyaretçilerine.
Galleria’nın içine gezinirken
insanların bir boğa mozaiği etrafında döndüklerini gördük. Kalabalık denilecek
bir topluluk halka oluşturmuş herkes gelişi güzel bir şekilde kendisini ortaya
atıp topuğunu boğanın malum yerine bastırarak üzerinde tam bir tur atıyordu. Şans
getireceğine inanılıyormuş, adettendir madem dedik biz döndük bir tur :)
Daha sonra Duomo’ya doğru çıkan
kapıya doğru yürüdük. Bulutların arasından Duomo olanca azameti ile karşımıza
dikiliverdi. Duomo’nun ince işçilikli işlemelerini inceleyerek meydanda biraz
dolaştık. Daha sonra tepesine çıkacağımıza söz vererek Galleria’nın diğer bir
kapısından Via Brera’ya doğru yol aldık.
Milano sokaklarında gezinirken
sonbaharın en çok bu şehre yakıştığına karar verdik. Sarı yapraklı ağaçlar İtalya sokaklarına apayrı bir güzellik katıyordu.
Duvarda gözümüze çarpan mermer tabela vardığımızı haber verdi bize :)
Via Brera’da Milano’nun en işlek
yerlerinden birisi. İrili ufaklı kafeleri her daim tıklım tıklım dolu,
özellikle geceleri kalabalık sokaklara taşmış oluyor. Gece geldiğimizde yarım
saat oturacak yer aradık.
Gezi kitabımızdan okuyup yemeklerini merak ettiğimiz yıllanmış bir mekan olan
Jamaica’ya oturduk.
Enginar kalpli pizzasına bayıldık :)
Milano’da dikkatimizi çeken bir şey de
hemen herkesin köpeğinin oluşu oldu. Sokakta kimi görseniz elinde bir tasma ile
köpeğini gezdiriyor, köpek sahibi insanlar o kadar fazla ki lüks mağazalara
bile hayvan kabul ediyorlar. Aşağıda gördüğünüz üzere restoranların önünde hayvanlar için su kapları bulunuyor. Ayrıca cicili bicili köpek kıyafetleri satan bir
sürü dükkan da gördük.
Dikkatimizi çeken bir diğer şey de
Milano insanlarının kürkü çok sevdiği oldu. Hiçbir yerde görmediğimiz kadar çok
kürk giyen insan gördük burada.Hayvan sevgisi gelişmiş (gibi görünen) bir millet için çok tezat bir durum olduğuna kanaat getirdik :/
Via Brera’dan çıkıp kendimizi
Milano sokaklarına teslim ettik :) her sokakta farklı bir güzellik karşıladı
bizi. Kimilerinde yılbaşı süslemelerinin ışıltısına bürünmüş dükkanlar gördük
kimilerinde yine sarı yapraklı ağaçlar.
Nasıl ki ilk tanışmanızda bir insandan
aldığınız elektrik onu sevip sevmemenizde çok önemlidir, şehirler için de bu
böyledir. Milano’dan hep pozitif elektrik aldık hava bile işbirliği
yapmışçasına hava durumu raporunun aksine bozmadı :)
Geldiğimiz yoldan geri dönerek
Galleria’nın kapılarından birinin açıldığı Leonardo ve öğrencilerinin bulunduğu
meydana ulaştık.
Son akşam yemeği freski için çok
önceden randevu almak gerekiyormuş bizim 2 günümüz olduğu için (ve de önceden
bu durumdan haberimiz olmadığı için) şansımızı denemek için şehrin öbür ucuna
yürümeye karar verdik.

Şansımız yaver gitmedi :) Ama en
azından denemiş olmanın gönül rahatlığı ile bir de yapının dışını görebilmiş
olmanın avuntusu ile elimizde harita farklı sokaklarda kaybola kaybola meydana
döndük.
Meydanda bize yemeden dönmeyin
denilen dondurmacıya uğrayıp hepimiz farklı tatlarda kuplar aldık ve
birbirimizden tadına baktık :p
Aldığımız enerji ile Milano kalesi
Castello Sferzesco’ya kadar yürüdük.
Yolda sarı yaprakların güzelliğine dayanamayarak diğer blogum BeTwin Us için çekim yaptık :)
Gün geceye kavuşmak üzereyken bizim
için Milano’ya gelen dünya tatlısı arkadaşımız SvG ve eşi ile buluşup inanılmaz
keyifli bir akşam geçirdik. Önce deniz mahsülleri harika olan bir restorana
gittik, daha sonra kokteylleri (Lost kokteyli özellikle :p) ile ünlü bir bara
gitmek üzere metroya bindik. Mekana vardığımızda upuzun bir sıra vardı soğukta
o saatte beklemektense Via Brera’ya gitmeye karar verdik ve Milano sokaklarını
bir de gece arşınladık :)
Ertesi sabah uçağa kadar kalan vaktimizde
Duomo’nun tepesine tırmandık. Mimarisi yakından daha da etkileyici olan yapıyı
detaylı bir şekilde inceledik.
Her kulenin üstüne yer alan farklı simalar,
simetrik desenli işlemeler ve melek figürleri çok etkileyiciydi.
Gri bulutlar arasından bir görünüp
bir kaybolan güneş ilahi bir ışık oluşturuyordu.
Otelimizle Galleria arasında yer
alan Luini son durağımız oldu :) Herkesin elinde poşetlerini görüp de merak
ettiğimiz bu panzerotti’yi tatmadan şehirden ayrılmak istemedik.
Panzerotti ne derseniz eğer,
ekmek hamuru kızartır ya yağda annelerimiz onun içine farklı malzemeler
koyduğunuzu düşünün. İçerisinde jambon peynir, ıspanak ricotta ya da mozarella
domates bulunabiliyor. Önünde her daim metrelerce uzayan bir kuyruk var.
Sahibi
ehli keyif bir şahsiyet :) Önüne koyduğu bir çizelgeye göre farklı gün ve
saatlerde açıyor dükkanını. Mesele bizim gittiğimiz gün saat 14.00’te açıyordu
20.00’de kapayacaktı.
Buraya kadar gelmişken tatmamak olmaz diyerek 45 dakika
bekledik. Sonunda panzerotti’lerimize kavuştuk.
Ben ıspanaklısından tattım, tadı
güzeldi ama bilmediğimiz bir tat değildi kısacası sevdik ama bayılmadık :) önünde
bir daha 45 dakika bekler miyiz? Belki...
Fakat Luini ile aynı
sokakta yer alan çikolatacı için değil beklemek, sırf orada tattığım sıcak
çikolata için bir daha gidebilirim Milano’ya :) Burası da tıklım tıklım
doluydu. Panzerotti kuyruğundan sonra bekleyip beklememe konusunda kararsızdık ancak
sıra çok hızlı aktı ve sonrasında iyi ki beklemişiz dedik.
Dükkanın yanında bir cam içerisinde
sürekli akan bir çikolata şelalesi var. Gece de kontrol ettik hiç durmadan
akıyor günde tonlarca çikolata akıyormuş bu çeşmeden. Bu bile ağzımızı
sulandırmaya yetti :)
Çok yerde sıcak çikolata içtik
ancak böylesini henüz tatmadım. Venedik’teki Florian’ı bile geçti benim için.
Eritilmiş Belçika çikolatası düşünün, sıcacık, son derece yoğun bir kıvama
sahip ve mis gibi kakao kokuyor :) o kadar yoğun ki ufacık bir kabın yarısını
doldurup veriyorlar onu bile 3 kişi ancak içebildik.
Kuyrukta beklerden duvarda resmini
gördüğüm şeyin de tadını merak edip sıcak çikolatayı uzatırken sipariş ettim.
Bildiğiniz ekmek arası dondurma desem :) ancak ekmeği tatlı kek gibi, paskalya
çöreği gibi bir ekmek.
Önce ekmeği fırında ısıtıyorlar.

Daha önce hiç hem sıcak hem soğuk tatlı ve bir yandan sütlü bir tat
tatmamıştım. Milano’nun kapanışı için muazzam bir tat oldu.
Meraktan bir de waffle’ını yiyelim
dedik, incecik krep arasında waffle da çok güzeldi ama sıcak çikolata ve il
colmato o kadar lezzetliydi ki waffle onların yanında sıradan kaldı.
Bu müthiş tatların mutluluğu ile
meydanda Duomo ve Galleria’yı son bir kez daha selamladıktan sonra Milano’ya
veda ettik..
2012’nin son gezisi de burada sona ermiş oldu. Keyif almış olmanız
dileğiyle, 2013'de yeni gezi günlüklerinde buluşmak üzere, herkese mutlu yıllar... :)
ilk yorum benden olsun:)bu ne güzel fotoğraflar sanki seninle birlikte ben de geziyorum :) çok eğlenceli bi gezi olmuş:)sevgiler mutlu yıllar
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim sevgi dolu yorumun için :)) Devamını birlikte getirmek dileğiyle.. ;)
Silharika bir milano yazisi olmus ayaklariniza saglik :) italyaya bir dahaki gidisim milano uzerinden olcak ve bu yzdiklarin cok isime yaricak ;) hersey cok guzel gorunuyorda o cikolata kismi ayri bir guzel gorundu, erimis belcika cikolatasi dedinya bizde brugge'da godivada senin anlattigin gibi inanilmaz guzel erimis cikolata ictik, milanoyada gidersek orayada kesin ugranilcak anlasildi :))
YanıtlaSilEsra'cım o halde siz gitmeden mail atarsan daha da detaylı yazabilirim sana çok uzun tutmak istemedim burada :) Biz de kısmet olurda brugge'e gideceğiz Mart ayında o zaman ben de godiva'nın sıcak çikolatasını tadacağım kesinlikler! :) çok teşekkür ediyorum tatlım içten yorumun için..
Silah giz'im,
YanıtlaSilbiz de bugün venedikten geldik, tadı damağımızda kaldı. daha diğer
şehirlerini göremedik. senin gibi haftasonunu bile değerlendirmek isterdim ama izmitten gelmek, yol, bekleyiş, bizim için çok yorucu. bu arada senden florian fotoğrafını alabilirmiyim yazacağım yazıya. çünkü buranın güzel bir fotosunu çekemedim. her gün çok kalabalıktı.
herşey çok çabuk geçti, evde biraz işleri yoluna koyayım ben de yazacağım. bir de sana birşey soracaktım, buketco73@ gmail. com a mail atarmısın?
Buket'im aah aah demek istiyorum! :) giderkenki o heyecan, varıldığında yaşanan mutluluk çok güzel de bir de dönüşü olmasa :p insanın damağında kalıyor bu şehirlerin tadı, hem zaman duruyor yeni bir şehirde hem de su gibi akıyor nasıl olduğunu ben de henüz çözemedim :)
SilBu şehirlerdeki ihtişamı seviyorum ama itiraf ediyorum en çok son karelere eridim bittim :) Canım çikolata istedi sabah sabah :)
YanıtlaSilTubitos'cum ben de bu kareler her bakışımda o müthiş tadı özlüyorum ama İstanbul'da en yakın tadı keşfettim sanırım :) butterfly'ın sıcak çikolatasının tadı yoğunluğu oldukça benziyor tavsiye ederim tatlım :)
Silbu yıl planımda ıtalya var..aslında tam bır uzak doğu hayranıyım ama avrupayı da gezmeye basladık bakalım:)) ve ılk durak bu yıl kı ılk durak ıtalya...ıtalyaya gıdınce lıste hazır blogun benım lıstem..ıste bloglardan bunları kazanmaya bayılıyorum...sevgıler ask dolu gunler canım...heee bır sonrakı post ıcın se ekleyecegım bebek konusunda ; bebege hıc bır zaman hazır olunmuyor takııı kucagına alana kadar...yenı evlısın henuz bır sure sonra kulagına hos gelecek bu sozler ve ınsallah ıstedıgın zaman sahıp olursun canım...
YanıtlaSilUzak doğuya hiç gidememekten korkuyorum :) İtalya'ya gideceksen ne yap et uzun tut tatili yoksa bizim gibi böyle döne döne gitmek durumunda kalabilirsin :p gezilecek öyle çok yer var ki, ne mutlu bana eğer yazdıklarım rehber olursa size canım :)))
SilPizza, waffle, çikolata, balkonları çiçekli binalar, o otel, köpekcik, sokaklar, ağaçlar.... Hiç birinden özümü alamadım...Muhteşem.
YanıtlaSilDiğerlerinde olduğu gibi bunda da sana dibine kadar imrendim Gizem :)
Leyla'cım çok teşekkür ediyorum güzel sözlerin için :) çok kısa ama her karesi insanın belleğine kazınan bir tatildi dilerim 2013 yılında da her birlikte devamını getiririz :)
SilFotoğraflar harika... Ben bu blogu nasıl keşfetmemişim diye hayıflanıyorum açıkçası :) ilerleyen zamanlarda geriye doğru tüm yazıları okuyacağım galiba bu gidişle :)) sevgilerle.
YanıtlaSil