Cunda’ya daha önce gitmemiştim. Kulaktan dolma bilgilerle,
orada burada gördüğüm resimlerle benim için sevimli bir Ege kasabasından daha
fazlası değildi. Yazı sonlandırdığımız Ege tatilimizde 1 günlüğüne olsun bu
şirin kasabaya uğramaya karar verdik. Cunda’ya vardığımızda gün çoktan
batmıştı. Kararmış daracık taş sokaklarda gece lambalarının ışığını izleyerek
otelimizi bulduk.
Uzun saatler durmadan yolculuk yaptığımız için oldukça
yorulmuş ve de acıkmıştık. Kendimizi ününü duyup da merak ettiğimiz Lal Girit
Mutfağı’nda bulduk. Girit yemekleri ve mezeleri o kadar taze, o kadar
lezzetliydi ki ne yediysek tadı damağımızda kaldı. Cunda’yı sadece Lal Girit
Mutfağı için bile sevebilirdim.
Ertesi sabah konakladığımız Ziya Bey Konak’ının bahçesinde
keyifli bir kahvaltı ettik.
Yeşillerin üstünde fosforlu gibi parlayan eflatun çiçekler,
ağırlığı ile dalları aşağı çeken kıpkırmızı narlar, beyaz dantel örtülü
masaları ile naif, mütevazi bir cennete açtık gözümüzü.
Otelin içindeki antika eşyalar, göğe açılan geniş pencereler ve ahşap yapılar zamana meydan
okuyan bir konakta kaldığımız hissini güçlendirdi.
Sonra gün ışığında Arnavut kaldırımlarında kasabayı keşfe
çıktık.
Rum mimarisinin hakim olduğu bu yaşanası Ege Kasabası’nın havasını suyunu,
taşını toprağını sevdik elbette ama en çok Türkiye’de daha çok görmek
istediğimiz insanını, aydınlığını sevdik.
Bitişik nizam cumbalı evlerin
rangarenk kapı ve çerçeveleri taş doku üzerinde alışıla gelmişin dışında bir
canlılıkta parlıyordu. Sadece evler değil, kafeler, dükkanlar, restoranlar da
Ege’nin mavisini, doğanın yeşilini, güneşin kırmızısını alıp geçirmişlerdi
üzerlerine.
Tarihi Cumhuriyet fırınının önünden geçerken mis gibi taze
ekmek kokusunu içimize çektik.
Önünden geçerken durup bir dahaki sefere mutlaka
gitmeyi istediğimiz balıkçıları, tavernaları tek tek not aldık.
Sonra Cunda’nın meşhur, tarihi Taş Kahve’sine oturduk. Blog
sayesinde tanıştığımız sevgili dostumuz Hülya bizi tüm içtenliği ile karşıladı.
Güzel ev sahibimizle sohbet ederken dakikalar su gibi geçti ve biz Cunda kadar
ona da doyamadık.
İlk defa gittiğiniz bir yerde özellikle iz bırakan şeyler, tarihe tanıklık eden, insanlar gelip geçse de
on yıllar boyu ayakta kalan yapılar oluyor. Taş Kahve adeta nefes alan ve yaşanmışlığını
dokusundaki izlerle konuşan, Cunda’yı gözümüzde bir ayrı değerli kılan bir
mekan oldu.
Cunda’nın insanlarının yaratıcılığı ve estetik zevkine de
ayrıca hayran olduk. Ülkemizde kentsel yapılaşmanın çarpıklığını ve estetik
güzelliği verilen değerin azlığını düşününce, bu güzel taş sokakları daha
güzelleştiren ve canlandıran, bakarken insana adeta mutluluk vermesini sağlayan
estetik dokunuşlara hayran kaldık.
Siz hiç bu kadar kirli bir kedi gördünüz mü? Cunda’nın savaştan
çıkmış gibi gözüken minik cengaverini de fotoğraflamamak olmazdı! :)
Gökyüzünde pamuk pamuk dağılmış bulutlar, suyun yüzeyine yakın sürü sürü yüzen balıklar, balıkçı tekneleri, sandalları, su üstünde gümüş yansımaları ile sahili apayrı keyifliydi Cunda’nın.
Çarşısında meşhur Karadeniz
fırınından un kurabiyesi alıp, Zeytindalı Kahvesi'nden içeri kafamızı uzatıp, incik boncuk satan tezgahları inceleyerek
yukarılara doğru daracık sokaklarda yolu bilmeden kaybola kaybola ilerledik.
Ada mandırasının vitrine dizili yoğurtlarında gözümüz kaldı :)
Begonvillerin pembe beyaz çiçekleri
yazın bittiğinden bihaber taş duvar üzerinde güneşin tadını çıkarıyorlardı.
Kah demir kapıların rengine, kah
soluk boyalı eski evlerin güzelliğine takıla takıla Cunda’nın sokaklarını
arşınladık.
Özellikle eski taş evlerin şahsına
münhasır bir güzelliği vardı ki, önünde dakikalarca durup o sokağın köşesini
nasıl sahiplendiğini inceleyebilirdiniz.
Ansızın karşınıza çıkan bir antika
dükkanı, önündeki aynaları ile kalbimizi çaldı.
Etrafımıza bakına bakına en tepeye
eski taş yapının olduğu Aşıklar Tepesi'ne vardık. Buradaki kemerlerin arasından muazzam bir deniz manzarası gözüküyordu.
Gökyüzünde asılı kalıp da diğer bulutların peşinden gidememiş gibi duran bir bulut gözümüze çarptı.
İleride Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi’ne varınca
yarımadayı bir de buradan seyre daldık.
Eski bir kiliseden kütüphaneye çevrilen yapının içindeki freskler,
sanat ile kültürün bir arada oluşunun en güzel örneğiydiler sanki.
Otele dönerken karşılaştığımız Rum evlerine selam verir gibi, durup kafamızı uzatıp güzelliklerini inceledik. Merdivenlerine bakınca sunduğu desen, fonda güneş ışığı ile aydınlanan vitrayları ile sizce de çok güzel değil mi?
Kısa Cunda gezimize birçok şeyi sığdırdık, tadı damağımızda kalan bir Ege masalına veda ederken bir dahaki yaza tekrar geleceğimize dair kendimize söz verdik...
fotoğraflara bayıldım şahane !
YanıtlaSilÇok çok teşekkür ederim :)
Silbide orda yaşayıp orda yaş alan insan olmak var, düşünsene Giz! <3
YanıtlaSilps: Cumhuriyet fırınının önünden geçerken aldıgınız o mis ekmek kokularına nasıl dayandınız da yemeden geçtiniz ordan? ucundan bile kırıp yemediniz mi yoksa? lütfen bana "yedik" de, "arasına tulum peyniri ve tereyagını da gömüp indirdik" de:) bekliyorum hadi ^.^
Hahahah :) minik kuşum çok içimden geçti inan o mis gibi ekmek kokusuna tereyağ basıp yemek ama yapmadık :/ orada yaşamak şimdiki hayat stilimizi değiştirip beklentilerimizi de bu oranda değiştirirsek enfes olur. Daha basit bir yaşam, pastoral bir mutluluk... Sanırım benim 2014'ten beklediğim, istediğim de bu bebeğim...
Silenfes..
YanıtlaSilbaşka bir kelime gelmedi aklıma...
özlem
Çok teşekkür ediyorum beğeniniz için :)))
SilAysun 'dan sonra bir de sizin gozunuzden Cunda creme de la creme etkisi gösterdi. Harika görseller, muhteşem gunısıgı.. Orda olmak istedim fakat kendim suan itibariyle gidemeyeceğim için annem için Ziyabey konağından yer ayırtmak için kolları sıvadım :)
YanıtlaSilOpuyorum sizleri.
Aysun'larla gitmek ayrı bir keyifti bizim için, ekibin fotoğrafçısı olarak çektiğim kareleri onunla da paylaştım ve daha çok insana ulaşabildi umuyorum ;) Çok çok teşekkür ediyorum beğenin için tatlım, dilerim ileride sen de gider bu bozulmamış sahil kasabasının keyfini doya doya çıkarırsın.. ;)
SilMuhteşem fotoğraflar... Çok özlemiştim Cunda'yı zaten :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler :) ben de özledim şimdiden, bir haftasonu atlayıp arabaya gidesimiz var!
Siltek kelime ile muhteşem bir post olmuş görseller harika.
YanıtlaSilÇok çok teşekkürler :)
SilCunda'nın çok başka bir havası var.
YanıtlaSilGeçtiğimiz yaz tatilimizi orada yaptık ve sizin de söylediğiniz gibi tadı damağımızda kaldı.
O arnavut kaldırımlarında 2 sandaletim heba oldu ama olsun :)
Fotoğraflarınız gayet başarılı Cunda'ya uğramamış olanların aklını çelecek. :)
Çok teşekkür ediyorum beğeniniz için :) ben de o kaldırımlarda yer yer parmak ucumda yürüdüm ayakkabılarım heba olmasın diye :p ama her sene mutlaka kısa da olsa kaçmak istediğimiz bir yer oldu Cunda. Orada karşılaşmak dileğiyle ;)
Siloff nasıl da yazı ozlettı bu fotolar:)
YanıtlaSilBen de yazı şimdiden bekliyorum, günlerin uzamaya geçmiş olması tek tesellim :)
Silİçimi ısıttı tüm fotoğraflar şahane :) Cunda 2014 yazı için planlarım arasında inşallah :)
YanıtlaSilKesinlikle tavsiye ediyorum özellikle de gitmişken Lal Girit Mutfağı'nı denemelisin canım:)
SilGizem`cim fotoğraflar çok çok güzel :) Makinenin markasi ne acaba?
YanıtlaSilÇok teşekkürler tatlım :) Canon 5D Mark III kullanıyorum 24-70 ve 50 mm 1.4 lens ile ;)
SilCunda'yı çok severim.Siz de çok güzel anlatmış ve fotoğraflamışsınız.Paylaşım için teşekkürler...
YanıtlaSilBen de beğeniniz için çok teşekkür ederim :)
SilNe güzel anlatmışsın. Kendimi görünce de bir tuhaf oldum:)) Aysunun postta da öyle olmuştu. Harika betimlemişin ve fotoğraflar nefis. Yukarıda sevgili Minikkuş bir de orda yaşadığını ve yaş aldığını düşünsene demiş ya. Ona da şunu söylemek istiyorum. Tam 6 yıldır Cunda'da yaşıyorum. Yaz-kış sürekli ve inanın hiç birşey dışarıdan göründüğü gibi değil. Bazı alışkanlıkların olması ve bu küçük yerde onlara ulaşamamak insanı çok üzüyor. Yazın evet Cunda çok keyfili ama inanın uzun süre yaşayınca hiç öyle etkisi olmuyor. Benim için zor açıkçası. Ancak yaşayan bilir diyerekten sizi öpüyorum:))
YanıtlaSilBu post sensiz olur muydu hiç Hülya'cım? :) Sana kesinlikle katılıyorum bazı alışkanlıklar ve alıştığın bir yaşam tarzı var ise bir yerden sonra çok zor olabilir ancak yaşam tarzını değiştirmek isterse insan o zaman o bulamadığı şeyler hayatını zorlaştırmaz. Arada olsun buralara gelerek daha kolaylaştırabiliyorsundur umarım, bizim için ziyaret ettiğimizde masalsı bir mutluluk yaşatan bir mekan oldu Cunda önümüzdeki yaz da buluşmak dileğiyle :)
Silfotoğraflar ve gezi harikaydı. çok etkileyici. Biz kızımla, taş kahveye gitmiştik. Hocamı ziyarete gelmiştim, Gülseren Kayalı'yı. Taş kahvede resim yapmıştık ve sonrasında Ayküsad'da misafir ettiler bizi.
YanıtlaSilHatta sonrasında Ayküsad'da bir de kişisel sergim olmuştu. ama hiç bir zaman sizin gezdiğiniz gibi gezme imkanım olmadı. bir daha ki sefere daha bilinçli olucam. Sevgiler.
Zeynep'cim, sizin de geziniz çok keyifli olmuş. Ben de çok isterdim Taş Kahve'nin beyaz iskemlelerinde oturup denize karşı resim yapmayı :) Çok çok teşekkür ediyorum güzel sözlerin beni çok mutlu etti. Bir dahakine Cunda'nın arnavut kaldırımlarında karşılaşmak dileğiyle... Sevgiler...
SilGiz'cim.. Ne gizli bir kesif yapmissiniz.. Bos, gunesli, aydinliki umut dolu sokaklarda... Cok sevdim bu geziyi.. dinginligi.. bulut icin yaptigin tatli yorumu.. Giz'li terasinda olmak bir harika bebegim :)
YanıtlaSilGizemcim orjinal tatlı tariflerin kadar gezi postlarına da bayılıyorum biliyorsun.Fotoğraflara bakmaya doyamıyorum.
YanıtlaSilBu geziyi kaçırmışım çünkü ilkokula yeniden başladım ben.:)) Çok dersimiz oluyor bildiğin gibi değil...
Sevgilerimi yolluyorum.Ebru