adı, gümüşali
tanımazsınız onu
saklanmayı bilir,
yanınızdan geçip gitmeyi
saygılıdır, sessizdir
öfkesine saklar kendini
bana arkası kuşlu bir cep aynası vermişti
bazı baktıklarımda ansızın çıkagelir
kaç dağ bildim onun için, kaç memleket ezberimdir
el yazılarına girdim çıktım görürüm diye
kaç hikayenin içinden selamsız geçtim
kayalar, kuşlar, kafiyeler şahidimdir
uçurumlarda yitirdim sesimi
han rüyaları uykularımı aldı benden
gazabı tenha tüfekleri yağladı yıldız yoksulu gecelerim
tenimin tülüydü yüzümde saklanan peri, suya düştü
ummadığım köprüleri geçerken
bir tas suyu fırat bildim
iki yıldız yetti bir gece yapmaya
bir tutam ottan çattım
içinde kaybolduğum ormanları
kuş gömleğimdi uçmak için
tutulmak için ateşe attım
kendimi
dedim, gümüşali
bildin mi beni?
uçarı hançerdi belimin kunt kuşağında
kor zamanların sularında yıkadım ellerimi
günahlarını ödediklerimin kanını
dokundurmadım masumluğuma
koç ile bıçak arasında durdu adanmış boynum
eğdikçe kıldan ince bir besmeleyi
ölüme hamayıl tuttum
bayramlarda azala azala
büyüdü cesaretim
ölmekten geçtim hem yettim yaşamaya
yeminliydi hançerimin kabzası
kimsenin gölgesini düşürmezdi suya
düşmanımdan önce kendi tenimde biledim
dedim gümüşali, gözlerime bak vurmadan
vurmadı, mutluluk fazla geliyor bazı ölümlere
ölsen olmuyor, yaşanmıyor ölmesen de
bunu bir ben, bir gümüşali bildi
kimsenin geçemediği şiirlerimde
hem benden firardı, hem başkalarından gizlendi
onu görmeyeyazdım kaç şiirimi
içinde rastlarım diye, yazdıkça
hatırasını bırakıp koynuma
yemin tutan gözleriyle
kör etmişti gecemi
o gün bugün onu arıyorum
körler kadar karanlıktan emin
eller, duvarlar boyu
ilerliyorum ikimizden yapılma karanlığın içinde
nerdesin gümüşali,
nerdesin?
aramakla zehirlendi sol elim,
uzaklaşıyorsun benden kındaki bıçak gibi ilerledikçe içimde
kaçmak dediğin ne ki, adın duruyor yüzüne baktığım dualarda
aşk da bir çeşit intikam, insan bunu da öğreniyor
öldürüldükçe... ette dönen bıçak, şiirde akan kan
kalpte büyük zaman durmadıkça
tarihe tarih düşen boynundaki sahtiyan
gençliğimdi, muskanın kilidi
mahsus selam eden mahpus resimlerin
bir güle, bir buğdaya ettiğin iki yemin
aile atından indiğin ağacın soyu
ikimizin
iç içe uyuyan ikiz yılanlar gibi kollarımızın kaderi
dolaşmış birbirimizin boynuna
ben buradayım, ikimizin hatırası burada,
ya sen nerdesin gümüşali?
yokluğun yetmiyor yaratmaya
ya beni hiçliğine al
ya eller içimi öldürmeden çık ortaya!
adı, gümüşali, bana öyle demişti
tanımazsınız onu, belki de bana öyle demişti
saklanmayı bilir, görünürken de
yanınızdan ecel gibi geçip gitmeyi
saygılıdır, sessizdir, ölçüsü gecelerdir
öfkesine saklar kendini, pençeleri her dil bilir,
bana arkası kuşlu bir cep aynası vermişti, kuş duruyor ayna uçtu
bazı baktıklarımda ansızın çıkagelir, dağılıp
kapladığı havaya
çıkagelir başka adlarla
gökyüzü gibi gözlerimde uğulduyor sureti
arayıp durduğuma bakmayın
belki görsem tanımam bir daha
bana, adım, gümüşali demişti, bu kadarı yeter bana
vaktim azaldı, hiçbir şey istemiyorum ondan
belli olmaz, her an çekip gidebilirim
nice kalp düşürmüşüm yollarda, nice dayanıksız hatıra
seyreldi suyu nehirlerin, çöl bitti yazılmaktan, dağların ölüsü tükendi
kurtlar gibi şehre indim aşktan
şehrin kanunları yabanım
mardin kalesinden bu yana izini sürdüm
gümüşali, artık seni bulmalıyım
eskiden olsa aşk derdim
şimdi vedalaşmak diyorum buna
tanımazsınız onu
saklanmayı bilir,
yanınızdan geçip gitmeyi
saygılıdır, sessizdir
öfkesine saklar kendini
bana arkası kuşlu bir cep aynası vermişti
bazı baktıklarımda ansızın çıkagelir
kaç dağ bildim onun için, kaç memleket ezberimdir
el yazılarına girdim çıktım görürüm diye
kaç hikayenin içinden selamsız geçtim
kayalar, kuşlar, kafiyeler şahidimdir
uçurumlarda yitirdim sesimi
han rüyaları uykularımı aldı benden
gazabı tenha tüfekleri yağladı yıldız yoksulu gecelerim
tenimin tülüydü yüzümde saklanan peri, suya düştü
ummadığım köprüleri geçerken
bir tas suyu fırat bildim
iki yıldız yetti bir gece yapmaya
bir tutam ottan çattım
içinde kaybolduğum ormanları
kuş gömleğimdi uçmak için
tutulmak için ateşe attım
kendimi
dedim, gümüşali
bildin mi beni?
uçarı hançerdi belimin kunt kuşağında
kor zamanların sularında yıkadım ellerimi
günahlarını ödediklerimin kanını
dokundurmadım masumluğuma
koç ile bıçak arasında durdu adanmış boynum
eğdikçe kıldan ince bir besmeleyi
ölüme hamayıl tuttum
bayramlarda azala azala
büyüdü cesaretim
ölmekten geçtim hem yettim yaşamaya
yeminliydi hançerimin kabzası
kimsenin gölgesini düşürmezdi suya
düşmanımdan önce kendi tenimde biledim
dedim gümüşali, gözlerime bak vurmadan
vurmadı, mutluluk fazla geliyor bazı ölümlere
ölsen olmuyor, yaşanmıyor ölmesen de
bunu bir ben, bir gümüşali bildi
kimsenin geçemediği şiirlerimde
hem benden firardı, hem başkalarından gizlendi
onu görmeyeyazdım kaç şiirimi
içinde rastlarım diye, yazdıkça
hatırasını bırakıp koynuma
yemin tutan gözleriyle
kör etmişti gecemi
o gün bugün onu arıyorum
körler kadar karanlıktan emin
eller, duvarlar boyu
ilerliyorum ikimizden yapılma karanlığın içinde
nerdesin gümüşali,
nerdesin?
aramakla zehirlendi sol elim,
uzaklaşıyorsun benden kındaki bıçak gibi ilerledikçe içimde
kaçmak dediğin ne ki, adın duruyor yüzüne baktığım dualarda
aşk da bir çeşit intikam, insan bunu da öğreniyor
öldürüldükçe... ette dönen bıçak, şiirde akan kan
kalpte büyük zaman durmadıkça
tarihe tarih düşen boynundaki sahtiyan
gençliğimdi, muskanın kilidi
mahsus selam eden mahpus resimlerin
bir güle, bir buğdaya ettiğin iki yemin
aile atından indiğin ağacın soyu
ikimizin
iç içe uyuyan ikiz yılanlar gibi kollarımızın kaderi
dolaşmış birbirimizin boynuna
ben buradayım, ikimizin hatırası burada,
ya sen nerdesin gümüşali?
yokluğun yetmiyor yaratmaya
ya beni hiçliğine al
ya eller içimi öldürmeden çık ortaya!
adı, gümüşali, bana öyle demişti
tanımazsınız onu, belki de bana öyle demişti
saklanmayı bilir, görünürken de
yanınızdan ecel gibi geçip gitmeyi
saygılıdır, sessizdir, ölçüsü gecelerdir
öfkesine saklar kendini, pençeleri her dil bilir,
bana arkası kuşlu bir cep aynası vermişti, kuş duruyor ayna uçtu
bazı baktıklarımda ansızın çıkagelir, dağılıp
kapladığı havaya
çıkagelir başka adlarla
gökyüzü gibi gözlerimde uğulduyor sureti
arayıp durduğuma bakmayın
belki görsem tanımam bir daha
bana, adım, gümüşali demişti, bu kadarı yeter bana
vaktim azaldı, hiçbir şey istemiyorum ondan
belli olmaz, her an çekip gidebilirim
nice kalp düşürmüşüm yollarda, nice dayanıksız hatıra
seyreldi suyu nehirlerin, çöl bitti yazılmaktan, dağların ölüsü tükendi
kurtlar gibi şehre indim aşktan
şehrin kanunları yabanım
mardin kalesinden bu yana izini sürdüm
gümüşali, artık seni bulmalıyım
eskiden olsa aşk derdim
şimdi vedalaşmak diyorum buna
Murathan Mungan
Yanılmamısım..kesin seviyorsundur Murathan Mungan diye dusunmustum..öyleymiş :)
YanıtlaSilGizem'cim hem de çook severim Murathan Mungan :) uzun zamandır şiir paylaşımı yapmadığımı fark ettim ve son zamanlarda okumaya doyamadığım bu şiirden sizin de keyif alacağınızı düşündüm :)
Siluçurumlarda yitirdim sesimi
YanıtlaSilhan rüyaları uykularımı aldı benden
gazabı tenha tüfekleri yağladı yıldız yoksulu gecelerim
tenimin tülüydü yüzümde saklanan peri, suya düştü
ummadığım köprüleri geçerken
İlk defa burada okuyorum bu siiri ama ustteki kismini cok sevdim
Şiir her kelimenin anlam yoğunluğunun kat be kat arttırılarak bir araya getirildiği bir sanat bence. Bu kadar mı güzel yazılır ve birlikteyken anlamlı olur sözcükler demekten kendisini alamıyor insan. Beğenmen çok mutlu etti beni tatlım, teşekkür ediyorum :)
Silaramakla zehirlendi sol elim.
YanıtlaSilşiiri zaten çok severim. fotoğrafsa gerçekten harika.
Daha şiir günleri yapacağız seninle missi'm, hain birçok planım var gerçekleştiremesem de aklımda durup dolanan :) Ümit Yaşar okuyalım bir gün de, hatta Galata'da bir kafede yapalım bunu ki daha tematik olsun :p
Silİlk defa okuyanlardanım bende.. Çok çok çok beğendim bir tanemm, paylaşımına sağlık..
YanıtlaSilÇok sevdiğim bir şiirdir Gümüşali, beğenin için teşekkür ederim tatlım :)
Sililk kez okudum ve çok sevdim... iyiki paylaşmışsın canım...
YanıtlaSilMurathan Mungan her okuyuşta ayrı bir tat verir Hamide'cim, bir kez daha oku ayrı bir tat alırsın bak :) teşekkür ediyorum yorumun için..
Sililk defa okuyunca, bir kere okumakla anlaşılmıyormuş Gizemcim, dediğin gibi her cümlede derin anlamlar yüklü:)
YanıtlaSilBu arada fotoya bittim...
Foto makine ayarları yaparken kazara çekilmiş bir kare desem :) ben bulanık daha çok sevdim ve kullanmaya karar verdim, şiirin bulanık büyüsü ile yakıştırarak. O anlamları bir gün birlikte de irdelemek dileğiyle Natali'cim :)
SilSiir okuma gununuze benide alin diyerekten yine burnumu sokarim missimle araniza:)) gercekten harika bi secim ve fotograf<333
YanıtlaSilYaa sensiz olur mu zaten kuzum gel birlikte okuyalım :)) mumları da yakalım hatta bir de rose şarap açtık mı o zaman keyfimize diyecek olmaz değil mi? :))
SilGözlerimde hazır bekleyen,hiçbir zaman da sözümü dinlemeyen yaşlar...
YanıtlaSilAhh yine umarsızca,başlarına buyruk davrandılar :)
Gizem'cim..
her kelimesini okudum atlamadan..Ve tutamadım kendimi,ne çok anlatmış beni:(((
Şiir okuma gününüze beni alııııınnn... :)
Çok sevinirim!
www.roomsgardens.blogspot.com
Canıııım kıyamam ki ben senin gözünden akan yaşlara :( okurken kendini bulunca daha bir anlamlı olmuyor mu her satır? Şiir okuma günümüzde senin de olmandan çok büyük keyif duyarız tatlım, öpüyorum kocaman :))
Silbayılıyorum kıtaplarına cok sveeırmmmm ve senden okumakta buyuk keyıflı gızcım
YanıtlaSilBende severim bu adamı.
YanıtlaSil