Uzaktan Selimiye koyu görününce
nasıl bir heyecan kapladı yüreğimi. Omuzunda huzur bulduğunuz bir dostun sizi
karşılaması gibi, deniz sakin gelgitlerle selamladı bizi. Güneş gökyüzünde yavaş
yavaş yükseldikçe kristal sularda ışık oyunları, mavinin her tonu ışıldadı
durdu. Kadife su teninize değmeye görsün, bir daha çıkmak istemiyorsunuz asla.
Denize boylu boyunca uzanıp sonsuz mavinin içinde bir damla, gökkubbenin
enginliği içinde bir nokta her derdinizden arınıyorsunuz adeta. Ruhun
dinlenmesi, yıkanması, geride bırakması bir çok şeyi içinizi huzurla
dolduruyor.
Güneş dağların arasında alçalmaya
başlayınca biz de merkezin yolunu tuttuk. Fonda hep Fikret Kızılok Bülent
Ortaçgil ile Değirmenler’i söylüyor sanki. Fikret Kızılok’un duru sesi meydanda
yankılanıyor. Selimeye’ye komşu Bozburun’a seneler önce yerleşmiş Bülent
Ortaçgil de alt perdeden eşlik ediyor ona. “Yaşanmamış kırıntılar sadece bir
düş..” diyorlar. O kırıntıları yaşamak için hayran olduğumuz sokakları
arşınlıyor, izinsiz hep bir sonraya çalışan saatlere meydan okurcasına her detayı inceliyor, sindiriyoruz adeta.
Bazı anlar vardır hayatta,
zihninize, kalbinize, ruhunuza aynı anda kazırsınız bir daha unutamazsınız. O
akşamüstü; dingin günbatımı, marinaya demirlemiş teknelerin dalgalarla usul
usul sallanışı, akşam güneşinde mayışmış kediler, asma yaprakları arasından göz
kırpan bir cennet görüntüsü de böyle kazındı benim yüreğime.
Meydanda gözümüze ilk kestirdiğimiz kafe “Cafe Ceri”ye oturuyoruz.
Cafe Ceri’nin sahipleri o kadar
içten bir şekilde ağırlıyorlar ki bizi, ilk defa geldiğimiz yabancı bir yerde
olduğumuzu unutup o tanıdık hava içerisinde zamanı yitiriyoruz.
Cafe’nin her
köşesi özenle dekor edilmiş. Hiçbir şey yiyip içmese de insan o detayları
sadece dakikalarca izleyebilir.
Bir de tatlıları var ki enfes. Limonlu mereng,
çilekli turta bu kadar muhteşem miydi yoksa biz ortamın güzelliğinden zaten
büyülendik de iyice mi sevdik her şeyini bilemiyorum :) Yaz sıcağında naneli ev
limonatasının tadı hala damağımda.
Buradan kalktığımızda sahil şeridi
boyunca bir yürüyüşe çıkıyoruz. Sırasıyla küçük balık, Severin, Kırmızı Balık çıkıyor karşımıza.
Doğası kadar yapıları da güzel bu küçük köyün
keşfedilmemiş, istila edilmemiş oluşunu seviyoruz en çok da. Piano Jazz Club’ı
görünce popüler yazlık mekanların eğlencelerinden ne kadar farklı bir yerde
olduğumuzu bir kez daha anlıyor ve geceyi burada geçirmek istiyoruz.
Cemile isimli dükkanın sahipleri
İstanbul’un yaşamına isyan ederek Selimiye’ye yerleşmişler.
Kendi yaptıkları takıları ve farklı tasarımcıların, sanatçıların el emeği eserlerini satıyorlar. Burası da öyle sevimli bir yer ki, bir bakıp çıkacağım diyerek girip yarım saat kadar da burada oyalanıyoruz.
Dönüş yolunda güneşin altın rengi
çoktan bakıra dönmüş. Gümüş suların üzerinde tüm azameti ile alçalıyor. Ertesi
sabah aynı doğana kadar güzelliğini son bir kez daha göstermek istiyor sanki
doğaya. Arabadan inip bu güzelliğe karşı fotoğraf çekiyoruz.
Selimiye rüyamız
bu senelik sona eriyor, ancak biz biliyoruz ki seneye daha uzun kalmak üzere
yine kavuşacağız bu küçük cennete...
Gizem'cim, uzun zamandir görüsemedik senle, cok özlemisim yazilarini. Yine rüya, yine masal gibi bir post olmus...
YanıtlaSilBen de bu arada TR'deydim, hatta evlendim, haberin yok!:) Bir ara resimlere bakmak istersen, ugra:) Cok öpüyorum.
ne kadar güzel anlatmışsınız
YanıtlaSilresimlere bayıldım
5 yıl önce gitmiştim harika bir yer
denizinde hala kestaneler var mı ? merak ettim deniz ayakkabısız girmek mümkün değildi ....tekneyle adalara gitmiştik yüzmek için denizi o kadar berraktı ki yüzen balıkları izleyebiliyorduk adalarda bırakılan keçileri unutmayayım :)
ne kadar güzel ayrıntılar, bayıldım.. gidip göresim geldi şuan inanılmaz:)
YanıtlaSilGitmiş kadar huzur buldum resimlerde. Son zamanlarda Selimiye'yi çok arkadaşımdan duyuyorum. Gitmek lazım ama umarım bu haliyle kalır.
YanıtlaSilBir masalı yaşıyormuş gibi, öyle güzel anlatıyorsun ya gittiğin yerleri, zaten gidilesi yerler ama senin anlatımından sonra oralara gidip tamda senin yaşadığın, gördüğün gibi vakit geçirme hissi uyanıyor içimde.
YanıtlaSilorası neresı ımıs ...ayyyy bayıldım bayıdlım maşallah :D
YanıtlaSilorda olmak ıstedımm
Ne kadar uzun süre bekledim bu postu bir bilsen :) Güzel yazılarını eşsiz şiirsel anlatımını çok özledim giz'im.. fotoğraflardaki her kareden cennet bir yere gitmişsiniz gibi,herşey ne kadar güzel,stressiz,dertsiz ve rahat görünüyor.Sayende gitmiş,görmüş kadar oldum ve gezi listeme ekledim.teşekkürler :)
YanıtlaSilYa kızım her seferinde nasıl başarıyorsun bu kısacık yazılarınla
YanıtlaSilyüreğimi minicik kuş kalbi kadar hızlı çarptırmayı
büyülendim sanki, onlar nasıl tasvir öyle, bu kalemini mutlaka ama mutlaka bir kitapla ödüllendirmelisin
çok çok beğendim, yazılar kadar resimlerde büyüleyiciii
harikasız Giz
Seni çok seviyorum...
sevgiler
Selimiyeyi busıra okadar çok kişiden duyuyorumki bayramdan sonra çıkacağımız tatilin yerini senin yazını okuduktan sonra Selimiye olarak karar verdim..Ne güzel anlatmışsın..Sana birkaç sey sorucam..Kumsal olarak girilecek yeri var mı?Denizi çok mu soğuk? Tavsiye edebileceğin bir otel var mı? Bide biz 8 aylık bebişimizle gideceğimiz için sence güzel olur mu bebekle zorluk çekermiyiz?
YanıtlaSilgiz inanmayacaksın seni dün gece rüyamda gördüm, bu
YanıtlaSilsabahta hayırdır diyerek sana mesaj yazacaktım . baktım
bir post yayınlamışsın..ne güzel geziyorsunuz,
fazla özletme ama :)
Harika bir yazi olmus canim ve harika fotograflar süper bayildim...
YanıtlaSilnasıl güzel bir yer fotoğraflar ne güzel anlatıyor keşke orada olsaydım dedim şu an her kareyi ayrı sevdim.
YanıtlaSilFotograflar harika !! Tatilden yeni donmemis olsaydim bu yaziyi huzunlu bakislarla bitirirdim heralde :D Simdi ise yuzumu bir gulumseme kapladi :)
YanıtlaSilSeverim çok Selimiyeyi, huzur dolu bir yerdir bana göre... Resimlere bakınca bile aynı huzuru hissettim...
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilEllerinize emeğinize sağlık. Bloğunuzu çok beğendim ve izlemeye aldım. Bana da bekliyorum. Güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle. Sevgilerimi bıraktımmmm…..:))
Giz'im giz'li bahcende olmak oyle buyuk dinginlik ki ! Her ne kadar tatile cok az kalmis ve hafta umutsuz baslamamis olsa da Pazartesi Pazartesi oluyor.. Bir ortama ait hissedememe durumu, kendini cok daha uzaklarda hissetme hali.. O nedenle simdi daha da mutlu oldum bu postu okuduguma.. Cok guzel anlatmissin, kadife gibi... Ipek gibi.. Selimiye'nin tum detaylarini ben de yeniden deneyimlemek istiyorum.. Umarim seneye benim de bunun icin vaktim olur.. amin :) x
YanıtlaSilne güzel bir yermiş burası ilk fırsatta gidilecekler listeme ekledim..ayrıca iykide tavsiye üzerine blogunuzu ziyaret etmişim çok beğendim...
YanıtlaSilgörmeyi çok istediğim yerlerin başında geliyor.muhteşem bir yazı olmuş,eline sağlık.fotoğraf karelerinden yansıyan yaşam ne kadar kusursuz.burası mutlaka görülmeli:) yazını çok sevdim ve tabi takipteyim.bende bloğuma beklerim,sevgiler
YanıtlaSilhttp://wishingbeauty.blogspot.com/
Detaylarda takili kaldim, her birine yorum yapsam sayfalar yetmez. Iyiki tanittin bu kucuk sirin koyu, onumuzdeki yazin rotasini cizdim bile sevgili Giz... Once Selimiye sonra Sirince... Yok yok basta Alacati ;-) sevgilerimle
YanıtlaSilMerhaba
YanıtlaSilMarmaris'te balayi tatili icin tavsiye edebilecegin bir otel var mi?
cok tesekkür ederim
Merhabalar, D hotel balayı için çok hoş bir seçim birçok arkadaşım bu sene oraya gitti. Selimiye düşünürseniz Swan Lake butil otel'i tavsiye ederim tanıtımını yapacağım, muazzam güzel bir yer.
Sil