Floransa - Piazza Della Repubblica, Ponte di Vecchio & Pisa
Floransa’da yağmur durmamacasına
yağdı. Pencerenin pervazına bir bardak koydum, gökyüzünden düşen damlalar
içerisinde birikip taştı. Sonra bir damla mürekkep damlattım bu suya, nasıl ki
boya yavaş salınımlarla yumuşak bir şekilde dağılıverdiyse Floransa’nın
güzelliği de aynı şekilde dağıldı içimde.
Floransa geçmişe açılan bir kapı gibi. Renkli tarihi binaları, havada somut bir şekilde kokusunu
alabileceğiniz sanat eserleri, başta size labirent gibi gelen ama birkaç kez
turladıktan sonra ezbere bileceğiniz sokakları ve etrafa gelişi güzel serpilmiş
gibi duran göz alıcı çiçekleri ile mütevazı bir cennet.
Floransa’da şunu yapın bunu yapın
demek istemiyorum, bu karakterli, eşsiz ortaçağ kentini içselleştirmek için
kendiniz keşfedin. Sokakları adımladıkça kendinizi daha da buraya ait
hissedeceksiniz. Şehir sizi adım adım içine alacak.
Biz Floransa’da neler mi yaptık?
Önce Repubblica Meydanı’na yürüyüp tüm cömertliği ile gökyüzünde
parlayan güneşin tadını çıkardık.
Yaşımıza başımıza bakmadan meydandaki atlıkarıncaya bindik :)
Meydanın köşesinde yer alan Gilli’de serin, altın çilekli Bellini'lerimizi yudumladık.
Piazza della Signoria Meydanı'na
yürüdük.
Michaelangelo’nun ünlü Davud
heykelini (replikası) selamladık.
Her biri ayrı bir hikayenin en etkileyici sahnesini sonsuzluğa
sabitlemiş heykellerin önünde dakikalar geçirdik.
Aslanların gözünden meydanı
izledik.
Louvre ve D’Orsay’den sonra bir
müzeden bu kadar etkilenemezdik derken Uffizi’yi gezip Boticelli’nin Venüs’ü
karşısında eridik bittik. Müzenin hemen yan sokağından Ponte di Vecchio'ya giden kemerli yoldan yürüdük.
Çiçekler kenti Floransa’nın
akşamüstü güneşine boyanmış renklerini içimize çektik.
Köprüyü geçince solda
kalan Open Bar adlı restoranda şimdiye dek yediğimiz en iyi deniz mahsüllü risottoyu
yedik. Köprünün ve nehrin en güzel buradan göründüğüne karar verdik :)
Floransa sokaklarında kah
mağazaları, kah insanları inceleyerek gördüğümüz her dondurma dükkanına girip
farklı gelatoların tatlarına baktık :)
Blogger'ın bize armağanı olan dünya tatlısı SvGLove ve Lilamoonlight ile İtalya'da bir araya gelerek bir Irısh Pub'da kokteyllerimizi yudumlayarak su gibi akan zamanda inanılmaz keyifli vakit geçirdik :)
Ertesi gün bize meydan okuyan bulutlara inat Pisa’ya gittik.
Ertesi gün bize meydan okuyan bulutlara inat Pisa’ya gittik.

Kulenin eğri duruşunu bilmemize
rağmen görünce hayretle karışık bir hayranlık duyduk :) Yapının mimari
güzelliği de beklentilerimizin üzerinde bir görsellik sundu bize. Kulenin tam karşısındaki minik kafede, dışarıda yağmur yağarken tentenin altında, leziz sandviçlerimizi yerken dakikalarca bu güzel manzaranın keyfini çıkardık.
Merkezkaç kuvveti sebebi ile eğri
bir kulenin basamaklarını tırmanmanın iki kat zor olduğunu deneyimleyerek
gördük :) En tepeden, kanat çırpan kuşlarla aynı hizadan seyrettik Pisa’yı.
Pisa’ya geliş amacımız belki de tüm Toscana bölgesinin alamet-i
farikası olan Pisa'nın eğri kulesini görmek olduğundan çok mutlu bir şekilde ayrıldık buradan. Pisa ufak bir yer, etrafta kule dışında sizi kendisine hayran
bıraktıracak ekstrem bir güzelliği yok ancak siz de bizim gibi bu kadar farklı bir
yapının güzelliği zaten gezme sebebi olarak
yeterli diyorsanız görmeniz gereken yerlerden birisi de Pisa derim. Bir sonraki
durağımız Venedik olacak, gondol turumuz başlıyor binmeyen kalmasın! :)