Uzun zamandır müzik hakkında yazmadığımı fark ettim. Geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleşen “Belle and Sebastian” konserinden feyz alarak bu eksikliği biraz olsun kapamak için bu güneşli Pazar gününde bilgisayarımın başına oturdum :)

Indie pop tarzının öncülerinden olan “Belle and Sebastian” 1996 yılında Glasgow’da kurulmuş. İsimlerini Fransız bir çocuk kitabından alan grubun en ünlü albümleri arasında “The Boy with The Arab Strap”(1998), “If You are Feeling Sinister” (1996), “Dear Catastrophe Waitress”(2003) geliyor. “Push Barman to Open Old Wounds”(2005) ile harika bir derleme albüme imza atan grubu, son albümleri olan “Write About Love”da yer alan  ve ülkemizde de çok ünlü olan “I Want to World to Stop” şarkısı ile hatırlayabilirsiniz.

Belle and Sebastian’ı tanımayanlar için “Push Barman to Open Old Wounds” çok hoş bir tanışma albümü olabilir, birçoğu zaten bu albümde de yer alan kendi top 20 şarkımı aşağıda sizlerle paylaşıyorum :) 

Sakin, sizi yormayan, dinlerken kendinizi kaptıracağınız kaliteli bir müzik arayışındaysanız boş bir zamanınızda aşağıdaki listeye göz atabilirsiniz ;)

Playlist

Konsere gelecek olursak, ülkemizde çok fazla tanınmayan bir grup olduğunu düşünürsek yine de az insan yoktu. Belle and Sebastian sahneye çıktıklarında yaydıkları enerji o kadar pozitifti ki, gruba olan sevgim bir kat daha arttı. Seyirci ile sürekli konuşan hatta onların arasına karışan solist Stuart naif ve sevgi dolu tavırları ile herkesin takdirini kazandı. 

Seyirciler arasından bir kızı seçip ona rimel sürdürmesi, sonra korumaların yardımı ile dinleyenlerin yanına gelip ellerini tutması, konserin sonlarına doğru birçok seyirciyi sahneye kabul etmesi  daha önce hiçbir konserde görmediğim interaktif bir ortamı hem şaşkınlıkla hem hayranlıkla izlememe sebep oldu :)

Aşağıda sahneye çıkan dinleyicilerin nasıl dans ettiğini, eğlendiğini görmeniz için videolarını paylaşıyorum, bir grup seyirci ile ancak bu kadar içten bir şekilde iletişim kurabilirdi. Küçükçiftlik Park’ta çok konsere gittim ancak Belle and Sebastian konserini farklı bir gözle hatırlayacağımı şimdiden söyleyebilirim.

Grubun canlı performansı, müzikalitesi de harikaydı. Listede de bulunan “Judy and the Dream of Horses” şarkısının canlı kaydını da yukarıda paylaşıyorum, dilerim grubu dinleme fırsatı bulur ve siz de en az benim kadar keyif alırsınız :)

Bugün bahar geldiğini ılık esen rüzgarla ilk defa bu kadar belirgin hissettirdi. Kısacık bir öğle arasında güneşin altında mayışan kaldırım kedileri gibi, çiçek açmış bahar dallarının altında oturup gözlerimi kapattım. Masamda beni bekleyen onlarca mail ve Pazartesi için bir sayfa dolusu yapılacaklar listesini düşünmemeye zorladım kendimi. Eve gelirken bilgisayarımı almadım ve terasta günbatımını izlerken bir bahar şarkısı istedim Dehan’dan. O da beni kırmayarak  bir bestesini söyledi. Şarkı bitince sizinle de paylaşmak için tekrar söylemesini rica ettim ve kaydettim. Arka planda çok fazla gürültü, trafik sesi olduğundan sözler pek anlaşılamayabiliyor bu sebepten sözlerini de yazıyorum. Dilerim benim aldığım kadar keyif alırsınız Dehan’ın yazıp bestelediği bu bahar şarkısından. Hepinize iyi haftasonları diliyorum ;)

Bana şiir yazdır,

Şarkılar söylet,

Aşk fallarında beni aradığın,

Benim seni başka bir hayatta sevdiğim günü hatırla.

Zamanı geri al,

Renkleri anımsa,

Kuş seslerinde mavi akşamı,

Aşkların kanatsız uçtuğu o göklerde beni unutma.

Masal bu ya sen bensiz de böyle mutlu olursan

Beyaz atlı bir dost gibi ben de seninle gülerim.

Kimse bilmeden uzakta,

Seni bir başka hayatta beklerim.

Kimse bilmeden uzakta,

Seni bir başka hayatta severim…

Artık her bakışta,

Benden uzaklaşan,

Gözlerindeki demir almış gemi,

İsmimi uzakta bir limanda hatırlayıp döner mi geri?

Masal bu ya…

Albüm yurtdışında müzik marketlerin yanı sıra Starbuckslarda da satılıyor. Lauderdale “ Dünyanın her yanında çalınabilecek çok mezhepli bir tatil albümü yapmaya gayret ettiklerini” belirtiyor. Tüm albümü birkaç kez dinlemiş biri olarak amaçlarında başarıya ulaştıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Yılbaşı şarkıları size de mutluluk veriyorsa yeni yıl öncesi "Joy to the World" albümüne bir göz atın derim.

Lanois’in kendine has sonik dokunuşlarını eklediği “Le Noise”, Neil Young’ın şimdiye kadar kaydettiği en etkileyici ses düzenine ait yapıt olarak gösteriliyor. Sahnede band’i olmadan, dublaj olmadan sadece elinde gitarı ile canlı performans sergiliyen Neil Young şarkılarını kendi halinde,  adeta evinde prova yaparcasına rahat söylüyor.

Harvest Moon’dan bu yana Young’ın en çok ses getiren albümü olarak nitelendirilen “Le Noise”, Harvest Moon’un yumuşak dokunuşlarının aksine daha sert ve asi bir çalışma. Albümde Lanois ve Young’ın en yoğun sinerjiyi yarattığı şarkı “Peaceful Valley Boulevard” , bunun yanında “Walk with me”de klasik Neil Young tarzı, akustik bir şarkı olan “Love and War”da ise çok katlı bir sonik düzenleme göze çarpıyor. Albümün öne çıkan bir diğer şarkısı “Hitchhiker” daha çok Young’ın uyuşturucu kullandığı yıllara gitar eşliğinde yapılan bir ithaf olarak görülüyor.




Lanois, yıllarını harcadığı ses düzenlemeleriyle akustik gitarı yeni bir seviyeye getirdiğini, akustik, elektronik ve bas sesilerini içeren bir enstrümanla Neil Young’a daha önce duymadığı özel bir sound verdiğini belirtiyor.