Get Low


“Get Low”a (Büyük Sır) bakınca gördüğüm ilk ve de (bence) en büyük eksik filmin gerçek bir hikayeye dayandığı bilgisinin afişlerde verilmemesi. Aslında orjinal afişte "a true tall tale" şeklinde filmin gerçek bir hikaye olduğu belirtiliyor (yukarıya bakınız lütfen) ancak ülkemizde kullanılan afişte belirtilmiyor (aşağıya bakınız lütfen). Filmi bu bilgi ışığında izleseydim sahneleri çok daha farklı değerlendirebilirdim.  Siz bunu bilin ve de gidin o zaman samimi bir drama izleyebilirsiniz. Aksi durumda,filme bilmeden gidince aşağıdaki değerlendirme çerçevesinde yaklaşacağınızı düşünüyorum.



IMDB puanının yüksekliği ve de Robert Duvall, Bill Murray, Sissy Spacek, Lucas Black gibi isimlerin varlığı sebebiyle heveslenerek gittiğim film en baştan beri monotondu. Huysuz ve sevimsiz bir adam olarak karşımıza çıkan Felix Bush (Robert Duvall) kendisini yalnızlığa mahkum etmiş insanların arasına 40 yıldır karışmayan bir Amerikan halk efsanesidir. Gizemliliği, hakkında kulaktan kulağa anlatılan hikayeleri, kaba ve huysuz tavırları sebebiyle kimse onu sevmez. Yıllarca içinde sakladığı sırrını açığa vurmak ve de çektiği vicdan azabına son vererek insanlardan af dilemek için Felix Blush hayattayken bir cenaze partisi verir. Hayattan son isteği kendi kendisine kestiği cezanın ve hapis geçen yıllarının sonu olacaktır.




Aaron Schneider’ın yönettiği filmde oyunculuklara, özellikle Bill Murray ve de Robert Duvall’ın oyunculuğuna diyecek yok. Sahneler arası geçişleri pek başarılı bulmadım. Ancak sahnelerin içine yedirilmiş  komedi unsurları (Felix’in huysuzlukları) filme renk katmıştı. “Get Low” ile ilgili en çok hoşuma giden şey ise 1930’lu yılların Büyük Buhran'ını yaşayan Amerika’da Felix Blush’ın cenaze partisine mümkün olduğu kadar fazla insan toplamak adına Frank Quinn’in (Bill Murray) yardımcısı Buddy (Lucas Black) ile yaptığı marketing çalışmalarıydı.






Felix Blush partisini tüm iletişim kanallarından en etkin şekilde duyurdu. Sokağa asılan ilanlarda daha da ilgi çekmek için çılgın bir ihtiyar gibi saçlarını dağıtarak poz vermesi, radyoda (dönemin en etkin kanalı) canlı yayına çıkarak kısa ve merak uyandıran cevaplar vermesi, röportajını büyük bir ödül çekilişi (kendi evini verecektir) duyurusu ile sonlandırması zaten meraklı olan insanları büsbütün çıldırttı ve partisine büyük bir kalabalık akın etti.




Son olarak “Get Low”un iyi anlatılmış bir gerçek hikaye ancak kötü uyarlanmış bir senaryo olduğu kanısındayım. Yani filmi bir Amerikan halk efsanesinin hikayesi olduğunu bilerek izlerseniz hissedecekleriniz ile  bir kurgu gözüyle bakarak izlerseniz hissedecekleriniz (iç acıtan bir drama) bambaşka. Genel anlamda bakıldığında iyi bir film olduğunu düşündüğüm “Get Low”u romantik/drama seviyorsanız izleyin derim...



CONVERSATION

0 comments:

Yorum Gönder