Uzun geçen haftasonlarından sonra Pazartesi uyanışları gitgide zorlaşmaya başladı. Bugün yataktan çok zor kalktım, hayır ilginç olan uyandıktan sonra bedenimin ve zihnimin paralel hareket etmemesiydi. Aynada yüzüme bakınca bir gözümü uyanık ve canlı diğerini ise kapağı açık olmasına rağmen ölü bakar buldum.
Hazırlanmak için vakit azlığı yetmezmiş gibi dolabımın kapaklarını açıp bugün ne giysem diye düşünme dakikaları yerini “giyecek hiçbir şeyim yok” sendromuna bıraktı ki uzun zamandır bu kadar paralize yatakta oturup dolabın açık kapaklarına baktığımı hatırlamıyorum. Makyaj yaparken göz kaleminin ucu kaydı ve aynada bir palyaçoya mı yoksa pandaya mı daha çok benzediğime karar vermeye çalışırken yakaladım kendimi. Ayakkabı kutularını karıştırdım yine. Giyeceğim babetleri bulana kadar 5 kutu dağıttım, toplamadan da kaçıverdim odadan (kardeşime uyanınca süpriz bıraktım :) ).
Trafikte geçen sayısız dakikada uyumakla uyumamak arasında gittim geldim. Yol ne uyuyacak kadar uzun ne de uyanık kalacak kadar kısa. Gözlerimi kapayıp başımı cama yaslasam saçımın bozulduğuna ve çıkmaya çalıştığım uyku sersemliğinin tekrar içine girmeye değmeyecek. Mum gibi oturup bitirdim yolları. Ofise varınca Nietzsche’nin “amor fati” sözü geldi aklıma. Teknik Üniversite’den alınan mühendislik eğitimi üzerine, saygın bir okulda full time MBA yapıp iş tecrübesi edinmek için başlanan stajın uzamasının, yapabileceğinin maksimumunu en düzgün şekilde yapmanın insanlardan buna dair olumlu feedbackler almanın, ancak en basit şeyde dahi imza yetkisine sahip olamamanın karmik bir anlamı olmalı. Bu sebepten isyan etmemeye ve hatta “amor fati”yi içimden tekrar ede ede “kaderimi sevmeye” karar verdim. Kadercilik değil bu. Hayatın en üst düzeyde olumlanması, şu an için göremediğim daha üst bir düzlemde, büyük resimde, yaşananların daha anlamlı olduğuna dair inanç. Pazartesinden başlayarak (en zoru Pzt.) haftanın diğer günlerini de sevmeye karar verdim. Hayatta bazı şeyleri çözmek için direnmek yerine teslim olmak gerekir. Benim teslim oluşum da bu şekilde oldu.
Hepinize mutlu Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma’lar dilerim...
Başlangıçlar her zaman zordur; çoğu zaman da sancılı... Pazartesi uyanışları bankacısından müzisyenine, maden işçisinden ilkokul öğretmenine, doktorundan mirasyedisine her insan için 6'da da kalksa, 12'de de kolay olmaz.
YanıtlaSilAma başlangıçlar sonunda güzel bitişleri vaad ediyorsa, o ilk adımı attıktan sonra övünç dolu gülümsemelere dönüşürler. Her Pazartesi Cuma'yı getirecekse sağlıkla, Salı günü güneşle açılır gözler.
"Hayatın en üst düzeyde olumlanması, şu an için göremediğim daha üst bir düzlemde, büyük resimde, yaşananların daha anlamlı olduğuna dair inanç..." gibi güzel cümleler kuran Giz, her zaman düşlediğin mutlu ve anlamlı sonlara kavuşabilmen dileğiyle...
Her zaman düşlediğim mutlu ve anlamlı sona kavuşabilmek büyük resimde görmeyi umduğum şey :) ancak bununla mutluluğu gelecek bir tarihe erteleyip takvimden günleri çizmeyi kastetmiyorum, o mutluluğu yaşama yayarak beni her an mutlu eden insanla "anı" sevinçle yaşamak amacım...
YanıtlaSil